Hz. Ömer Efendimize Dil Uzatılamaz !

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hazret-i Ali’nin (r.a) de damadıdır. Hayatta iken ismen Cennet ile müjdelenmiş on kişiden ikincisi olup, Hazret-i Ebu Bekir’den (r.a) sonra eshab-ı kiramın en büyüğü, başka bir ifade ile, Peygamberlerden sonra insanların üstünlükte ikincisidir. Resulullahın da ikinci halifesidir.

Hz. Ömer (r.a) Efendimize, İbni Sebeciler gibi hâşâ dil uzatanların, kâfir diyenlerin kendilerinin kâfir olduklarına dair yeterli delil vardır. Burada birkaçını tekrar yazalım:

Hazret-i Ömer (r.a), Medine’ye hicretle şereflenen, Allah’ın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]

Hazret-i Ömer (r.a), Eshab-ı kiramdan olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Allah, [Eshab-ı kiramın] hepsine de en güzeli [Cenneti] vaad etmiştir!) [Nisa 95]

Hazret-i Ömer (r.a), ağaç altında söz verenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır.) [Fetih 18]

Hazret-i Ömer (r.a), Bedir savaşına katılanlardan olduğu için Cennetliktir. İşte Bedir ehline katılan müslümanların şânı için bir hadis-i şerif meali:
(Bedir savaşına katılan müslümanlar Cennetliktir.) [Dare Kutni]

Hazret-i Ali (r.a), Hazret-i Ömer’i (r.a) çok severdi. Ona kızı Ümmi Gülsümü nikah etti. Hazret-i Ömer hakkındaki hadis-i şeriflerin çoğunu Hazret-i Ali bildirmiştir. Hazret-i Ömer de Hazret-i Ali’yi çok severdi. Birbirlerinin dostu idi. İşte âyet-i kerime meali:
(İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve 
[hicret eden eshabı] barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır.) [Enfal 72]

Eshab-ı kiramın birbirine karşı çok merhametli olduğunu bildiren bir âyet-i kerime meali de şudur:
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29] 

Hazret-i Ömer, Peygamber efendimizin kayınpederi olmakla, mübarek kızı Hafsa validemiz de müminlerin annesi olmakla şereflendi. Bu nimet ve şeref vesilesiyle de Cennetliktir. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]

Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini eshab[arkadaş] olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte, yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]

(Esharımın 
[zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]

(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) 
[Deylemi, İ. Neccar]
Sırf bu hadis-i şerifler bile Hazret-i Ömer’in Cennetlik olduğunu göstermektedir.

Birkaç hadis-i şerif daha bildirelim:
(Ömer Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Said]

(Benden sonra Peygamber gelmeyecek. Eğer gelseydi, Ömer Peygamber olurdu.)
 [Deylemi, İ. Münavi]

(Benden sonra hak, her zaman Ömer iledir.)
 [Hakim, Taberani, ibni Asakir]

(Allahü teâlâ Ömer’e rahmet etsin, acı da olsa Hakkı söyler.)[Tirmizi]

(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.)
 [Tirmizi, Ebu Davud, İ. Ahmed, Hakim, Taberani, İbni Neccar, İ. Münavi]

(Güneş, Ebu Bekir hariç, Ömer’den daha hayırlı bir kimsenin üstüne doğmadı.) 
[Tirmizi]

(Ömer’in Cennette derecesi, Ebu Bekir hariç, ümmetimin hepsinden yüksektir.) [İbni Mace]

(Her şeyin bir kanadı vardır, bu ümmetin kolu kanadı da Ebu Bekir ve Ömer’dir. Her şeyin bir kalkanı vardır, bu ümmetin kalkanı da Ali’dir.) 
[Hatib]

(Allahü teâlâ, namazı, zekatı ve orucu farz ettiği gibi, Ebu Bekri, Ömer’i, Osman’ı ve Ali’yi sevmeyi de farz etti.)
 [Vesile]

(Başınıza Ebu Bekir gelince, onu zahid ve ahirete ragıb bulursunuz. Başınıza Ömer gelince, onu kuvvetli, emin ve Allah yolunda kimseden çekinmez görürsünüz. Başınıza Ali gelince, hadi ve mühdi olur. Sizi doğru yola götürür bulursunuz.)
 [Hakim, İ. Ahmed]

(Sünnetime ve hulefa-i raşidinin yoluna sımsıkı sarılın!)
 [Buhari]

(Ümmetimin en merhametlisi Ebu Bekir, dinde en sağlam olanı Ömer, en hayalısı Osman, en iyi hüküm vereni ise Ali’dir.) 
[İbni Asakir, Ebu Ya’la]

(Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı şeyleri haber veren keramet ehli zatlar vardı. Ümmetimin içinde de Ömer onlardandır.)
 [Buhari]

Hazret-i Ömer, Medine’de hutbe okurken, İran’a gönderdiği ordunun mağlup olmak üzere olduğunu görüp, kumandana (Ya Sariye arkanı dağa ver) buyurdu. O da, dağa yanaştı ve zafere kavuştu. (Şevahid)

Resulullah efendimiz ilk üç halife ile Uhud dağına çıktıkları zaman dağ sallandı. Resulullah buyurdu ki:
(Ey dağ, sallanma! Senin üstünde bir nebi, bir sıddık, iki de şehid [Ömer ve Osman] vardır.) [Buhari]

Ebu Musa Eşari diyor ki, Medine’de bir bahçede oturuyorduk. Kapı çalındı. Resulullah, (Kapıyı aç ve gelene, Cennete gideceğini müjdele!) buyurdu. Kapıyı açtım. Ebu Bekri Sıddık içeri girdi. Kendisine müjdeledim. Hamd eyledi. Sonra, yine kapı çalındı. Yine(Aç ve müjdele!) buyurdu. Açtım. Ömer Faruk içeri girdi. Müjdeledim. Allahü teâlâya hamd etti. Yine çalındı. (Aç ve Cennet ile müjdele ve üzerine musibet geleceğini söyle!) buyurdu. Açtım, Osman Zinnureyn geldi. Müjdeledim. Hamd eyledi. [Buhari ve Müslim]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ebu Bekir ile Ömer’i sevmek iman, bunlara düşmanlık küfürdür.) [İbni Adiy]

(Ya Ali, müşrik olan bazı kimseler sana aşırı bağlılık gösterecek, sende olmayan şeyleri, sana söyleyecekler ve Ebu Bekir’le Ömer’i kötüleyecekler. Allah onlara lanet etsin.) [Dare Kutni]

Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer’e sövmek küfürdür. (Hulasa-tül-fetava, Mirat-ı Kâinat)

Allah Resulünün kayınpederi aynı zamanda Hazret-i Ali’nin damadı olan Hazret-i Ömer’e iftiralar:

1) İbni Sebeciler diyor ki, Hazret-i Ali kızını Ömer’e istemeyerek, zorla verdi. Yahut Cin perilerinden birinin, Ömer’e aşık olup da, Ümmi Gülsüm şeklinde görünmesi de olabilir.
CEVAP
Hucec-i katiyye kitabında, Molla başı Ali Ekber ile, Ulemadan Abdullah Süveydi’nin konuşmalarının sonu şöyle bildirilmektedir: Molla başı dedi ki:
– Eshabın yalnız beşi hariç, ötekilerin hepsi, Hazret-i Ali’yi halife seçmedikleri için mürted oldu, dinden çıktı.

Cevap olarak dedim ki:
– Hazret-i Ali, kızı Ümmi Gülsüm’ü, Hazret-i Ömer’e nasıl nikah eyledi?
– İstemeyerek, zorla verdi.

– Allah için yemin ederim ki, siz Hazret-i Ali’yi öyle aşağılıyorsunuz ki, Arapların en alçağı bile, bu kadar aşağılığa razı olmaz. Hazret-i Ali’yi bu kadar kötülemek, çok alçak bir planın uygulanması için olduğu meydandadır. Allah bilir ki, Arapların en alçağı, en bayağısı bile ırzını, namusunu korumak için canını verir. Nerede kaldı ki, bütün Arap kabileleri arasında, soyu, erkekliği, şerefi, şanı hepsinden yüksek ve üstün olan Haşimoğullarından bir zat ve dolayısıyla bütün bu kabile böyle bir lekeyi, alçaklığı kabul edebilir mi? En alçak kimselerin bile razı olmadığı bir işi, Allah’ın aslanı diye, adı bütün dünyaya yayılan şanlı, şerefli bir kahramana nasıl yakıştırabiliyorsun?

– Cin perilerinden birinin, Ömer’e aşık olup da, Ümmi Gülsüm şeklinde görünmesi de olabilir.
– Bu söz, öncekinden daha alçaklıktır. Böyle şeyi, akıl nasıl uygun görür. Bu yola gidilecek olursa, İslamiyet’in bütün emirleri altüst olur. Mesela bir adam evine gelince, hanımı buna, sen benim kocam değilsin. Sen cinsin diyerek, adamı eve sokmaz. Adam iki şahit getirse, şahitleri de, insan değildir, cindir diyerek kovar. Böylece, her ev, her yer karmakarışık olur. Bir katil, bir hırsız, ben o adam değilim. Sizin dediğiniz kimse, cin olabilir, diyerek, İslamiyet’in emrinin yapılmasına karşı gelir. Hatta, İmam-ı Cafer Sadık da cin olabilir.

Molla başı şaşırıp sustu. İkinci suali sordum:
– Zalim olan bir halifenin emirleri kabul edilir mi?
– Sahih değildir. Kabul edilmez.

– Hazret-i Ali’nin oğlu olan Muhammed bin Hanefiyye’nin annesi kim?
– Cafer kızı Hanefiyye’dir.

– Bu Hanefiyye’yi esir alan kimdir?
– Ben bilmem.

Halbuki, bildiği halde bilmem diye, sözü kesmek istedi. Orada bulunanlardan birkaçı, Ebu Bekir’in esir aldığını söylediler.
– Evlenirken dikkatli davranmak lazım olduğunu herkes bilir. Hak üzere imam ve meşru olarak halife değildir dediğiniz, Ebu Bekir gibi bir zatın esir eylediği bir cariyeyi nikah edip, bundan çocuk yapmayı, Hazret-i Ali, nasıl caiz gördü?

– Belki, Hazret-i Ali bunun kendisine hediye edilmesini, yakınlarından istedi. Bunlar da, cariyeyi kendisine nikah etmiş olabilirler.
– Belki ile, zan ile hüküm verilmez.
Molla başı hiçbir şey diyemedi. (Hucec-i katiyye)

2) İbni Sebeciler, Müta 
(yani avrat kiralamak) helaldi, Ömer bunu kendi ictihadı ile yasak etti. Ömer avrat kiralamayı yasak etmeseydi, pek az kişi zina ederdi diyorlar.
CEVAP
Mütayı Hazret-i Ömer yasak etmedi, Resulullahın yasak ettiğini, Onun yasakladığı şeyi yaptırmayacağını söyledi. Eshab-ı kiramın hepsi, halifenin bu sözünü destekledi. Hiçbiri buna muhalefet etmedi ve icma hasıl oldu. Şimdi mütanın ne olduğuna, dinimizdeki yerine bakalım:

Müta, dört mezhepte de haramdır, bâtıldır. Müta, şahitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için [mesela bir saat, bir gün, on sene] beraber yaşamayı sözleşmek demektir. Mütanın haram olduğunu bütün Ehl-i sünnet âlimleri icma ile bildirdi. (Mizan-ül-kübra, İbni Abidin)

Mütanın haram edildiğini bildiren hadis-i şerif, Buhari, Müslim, Tirmizi ve Muvatta’da yazılıdır. Bunu haber verenlerden biri de Hazret-i Ali’dir. İbni Sebecilerin, müta için Hazret-i Ömer’in ictihadı demeleri de, çok yanlıştır. Çünkü, Eshab-ı kiramdan hiçbiri buna muhalefet etmedi ve icma hasıl oldu. Fetava-yi Hindiyye’de diyor ki: (Ücret karşılığı zina yapan fahişeye [genel evdeki kadına], İmam-ı a’zama göre had vurulmaz. İkisi de şiddetli tazir olunur ve tevbe edinceye kadar hapis olunur. İmameyne göre, ikisine de had cezası yapılır. Müta yapana da fahişe gibi had vurulmaz.) Fakat zinanın had cezası yapılmayan kısımları da haramdır. (Berika)

Tefsir ve fıkıh kitapları diyor ki: Nisa suresinin (İstimta ettiğiniz kadınların ücretini verin) mealindeki 24. âyeti, müta için değil, nikahtaki mehir parasını vermek içindir. Beydavi tefsiri bu âyeti açıklarken buyuruyor ki: (Bu âyet, sahih olan nikahı bildiriyor, mütayı bildirmiyor. Mehir parasını emrediyor. Müta, önce mubahtı, sonra yasak edildi.) [Şeyhzade tefsiri c.2, s.26]

Büyük âlim Burhaneddin-i Mergınani’nin Hidaye kitabının şerhi olan İnaye kitabında, Mevlana Ekmelüddin buyuruyor ki: Müta bâtıldır. Abdullah ibni Abbasın bildirdiği gibi, müta önceleri mubah idi. Fakat, hadis-i şerif ile, bunun yasak edildiğini, Eshab-ı kiram söz birliği ile bildirmektedir. Muhammed ibni Hanefiye dedi ki: (Babam imam-ı Ali buyurdu ki Hayber kalesi alındığı gün, Resulullah mütayı yasakladı. Eshab-ı kiramdan Rebi bin Meysere buyuruyor ki: “Hayber’i feth ettiğimiz gün, Resulullah, mütayı, üç gün helal etti. Ben, amcamla bir kadının kapısına geldik. Gayr-i müslim bir kadın kapıya çıktı, beni içeri aldı. O gece orada kaldım. Sabah olunca, Resulullahın sokaklarda, (Ey Müslümanlar, Resulullah müta nikahını yasak etti) diye ilan ettirdiğini duydum. Hepimiz mütadan vazgeçtik.”
Resulullah, hayatta iken, mütayı yasak ettiğini, Eshab-ı kiram, icma ile bildirmektedir. İcma, âyeti ve hadisi değiştirmez, âyetin ve hadisin değiştirildiğini haber verir.

Cabir bin Zeyd diyor ki: Abdullah İbni Abbas da, ölmeden önce, mütanın yasak edildiğini söyledi. Böylece, icma hasıl oldu. İmam-ı Malik, Muvatta’da Hazret-i Ali’nin bildirdiği hadis-i şerifi yazmaktadır. Hazret-i Ali buyurdu ki: (Hayber kalesini aldığımız gün Resulullah eşek eti ile mütayı yasak etti.) [İnaye s. 231]

İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, Hazret-i Ömer’in, (Fahr-i alem mütayı, üç kere helal, üç kere de haram etti. Vallahi, evli birinin, müta yaptığını işitirsem, onu recm eder, İslamiyet’in emrini yerine getiririm) demesi, mütayı Hazret-i Ömer’in yasak ettiğini değil, Resulullahın yasak ettiğini, Onun yasakladığı şeyi yaptırmayacağını gösteriyor. Eshab-ı kiramın hepsi, halifenin bu sözünü destekledi. İbni Abbas hariç, hiç kimse tarafından itiraz olunmaması da, bunun önceden yasak edilmiş olduğunu herkesin bildiğini göstermektedir. Hazret-i Ali, Abdullah ibni Abbas’a, (Sen yanılıyorsun, Fahr-i alem, mütayı yasak etti) dedi. İmam-ı Ali’nin bu sözü üzerine, İbni Abbas da, sözünden dönmüş, mütanın sonradan haram edildiğini söylemiştir. (Buhari)

Müta ve muvakkat nikah bâtıldır
Büyük hadis âlimi, Süleyman bin Ahmed Taberani ve Süleyman bin Davud Tayalisi buyuruyor ki:
Said bin Cübeyr bildiriyor: Abdullah ibni Abbas’a dedim ki:
(Ben, hiçbir zaman, mütaya helal diyemem. Siz de, helal dememeli idiniz. Çünkü, böyle demekte ne gibi zararlar doğacağını biliyor musunuz? Sizin böyle, caiz demeniz, her yere yayılır da, herkes, bu sözünüzü, müta helal imiş diye, vesika olarak kullanabilir.)

Abdullah ibni Abbas şöyle cevap verdi:
(Bu sözümle, mütanın, her zaman herkese helal olacağını bildirmek istemedim. Ancak, zaruret olunca, zararı gidermek için caiz olur, dedim. Allahü teâlâ, zaruret olunca, zararı giderecek kadar leş, kan, domuz eti yemeye izin verdiği kadar, mütanın da caiz olacağını düşünerek söyledim.)

Demek ki, icma hasıl olmadan önce Abdullah ibni Abbas da, müta her zaman, herkese caizdir dememiş, her haram olan şeyler gibi, zaruret olursa, zararı giderecek kadar caiz olur demiştir. Hadis âlimi İmam-ı Beyheki, Abdullah ibni Abbas’ın daha sonra bu sözden döndüğünü açıkça bildirmektedir.

Abdullah ibni Abbas buyurdu ki:
Müta önce helal idi. Fakat, Nisa suresinin, (Ananız, bacınız, kızınız …… size haramdır) mealindeki 23. âyeti geldikten sonra, haram edildi. (Taberani, Beyheki)

Müminun suresinin (Müminler, zevcelerinden ve cariyelerinden başka olan kadınlardan sakınırlar) mealindeki 6. âyeti, mütanın haram edildiğini açıkça gösteriyor. Çünkü, bu âyetten yalnız zevcelerin ve cariyelerin helal olup, başkalarının haram olduğu pek açıktır. Kendisine zevce de, cariye de denilemeyen, müta yapılmış bir kadınla buluşmanın helal olduğunu iddia etmek, Kur’an-ı kerimin açık olan emrine karşı durmak olur. Mütacı kadın bir erkeğe vâris olmaz. Bu kadının, bu erkekten olan çocuğu da, bu adama vâris olmaz. Öyle ise, bu kadın zevce değil, cariye de değildir. Resulullah efendimiz Eshab-ı kirama buyurdu ki:
(Ey Müslümanlar, müta nikahına izin vermiştim. Fakat, şimdi bunu, Allah haram etti. Kimin yanında böyle kadın varsa, bıraksın ve ona verdiği malı geri almasın!) [Müslim, İbni Mace]

Mütanın haram olduğunu, Hazret-i Ali başta olmak üzere, birçok Sahabi bildirmiştir. Hazret-i Ali, Abdullah ibni Abbas’a buyurdu ki: Resulullah, Hayber gazasında, müta ile eşek etini yasak etti. (Buhari)

Yine Buhari ve Müslim’deki hadis-i şerifte Resulullahın, mütayı üç kere helal, sonra, üç kere de haram ettiği bildirilmektedir. Müta dört mezhepte de bâtıldır. (Mizan-ül-kübra)

İki hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kadınları muvakkat [geçici] nikahlanmak haramdır. Allah’a, haramları helal sayandan daha düşman bir kimse yoktur.) [İbni Kani’]

(Muta nikâhı haramdır.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]

Mütacı İbni Sebeciler: (Her şey aslında mubahtır. Yasak olmaları için âyet veya hadis gerekir) diyerek mütanın mubah olduğunu söylüyorlar. Bu sözün nikah ile ilişiği yoktur. İlme [dine] uymayan bir safsatadır. Çünkü Bekara suresinin, (Allah, yeryüzündeki her şeyi sizin için yarattı) mealindeki 29. âyeti, yiyecek, içecek ve giyecek maddelerinin hepsi helal olup, ancak âyet-i kerime veya hadis-i şerif ile istisna edilenler haram olur. İnsanların nefslerine ve ırzlarına dokunmanın haram olduğunu bu âyet göstermektedir. Ancak, istisna edilenler haramlıktan kurtulup helal olur ki, bu da, sahih nikah ile almaktır.(Elmalılı tefsiri s. 1328) 

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.